ERZURUMLU ÜNLÜLER

İstiklal Kahramanı Erzurumlu Kara Fatma

İstiklal Kahramanı Erzurumlu Kara Fatma
İstiklal Kahramanı Erzurumlu Kara Fatma

Erzurumlu Kara Fatma İstiklâl Harbimizin en simgesel kahramanıdır. Ailece İstiklâl Harbi'ne katılırlar ve birçok cephede büyük başarılar gösterirler.

Üsteğmen rütbesiyle emekli olan 'Kara Fatma', kendisine bağlanan emekli maaşını da hayır kurumuna bağışlar. 1933 yılında ise yoksulluktan İstanbul'da Rus manastırına sığınır. 1955 yılında öldüğünde ise yine yoksuldur. Tıpkı aynı dönem silah arkadaşlığı yapan 'Kartallı Kâzım' gibi...

üsteğmen kara fatma

1878 yılında Erzurum'da dünyaya gelir. Balkan Harbi'nde eşi Derviş Erden'le birlikte Edirne'de, düşman işgali altında olan 'Yanık Kışla'da bulunur, askerlik hayatını birlikte paylaşır. Cihan Harbi'nde kendi ailesinden 9- 10 kadınla birlikte Kafkas Cephesi'ne gider. Mütareke yıllarında ise binbaşı eşi Derviş Bey'in ölümü üzerine Erzurum'a oradan da Sivas'a Mustafa Kemal'in yanına gider Burada bir müfreze kurar. Daha sonra Mustafa Kemal tarafından görevli olarak 9 yaşındaki kızı Fatma ile birlikte İstanbul'a gönderilir. Burada gizli teşkilatla birleşerek silah ve adam kaçırma gibi faaliyetlerde bulunur.

Daha sonra kaçarak İzmit'e gelir. Burada müfrezesi 480 kişiyi bulur. Yanına kardeşi Süleyman'ı da alır, İzmit'in işgali sırasında Yunanlıların eline düşer ve 19 gün işkenceli esaretten sonra Yunanlı nöbetçiyi öldürerek kaçar. I. İnönü, II. İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruz'a katılır. Kendi deyimiyle bugüne kadar müfrezesinde 43 kadına karşı 700 erkek askeri vardır. Kadınlardan 28'i şehit olur. Kendisi de birçok kez yaralanır. Çavuşluk rütbesiyle işe başlayan Fatma Hanım, en son Üsteğmen rütbesiyle emekli olur.

Büyük Zafer'in coşkusunu yaşar. Ömrü boyunca bu coşkuyu unutmaz. Kendisine bağlanan maaşı, "Vatanının büyük kurtarıcısı Ebedî Şef'in lâyık olmadığım büyük iltifâtı beni son derece sevindirmiştir. Esasen bütün emel ve arzum, yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyorum. Bu itibarla taltif edilmiş olduğum rütbenin mukabilinde verilecek maaşımı Kızılay'a terk etmekle son vazifemi yaptım" diyerek Kızılay'a bağışlar. Uzun yıllar izini kaybettirir. Bu sırada -bir çatışmada iki elini ve akli dengesini kaybeden- kızının çocuğuna sahiplenir. Ona uzun yılar didinerek bakmaya çalışır. İstanbul'daki Rus manastırına sığınır. Burada kendisi yerde yatarken torununu tahta yatakta yatırır.

Rus Manastırında

Zamanın ünlü mecmuası Yedigün, 'Kara Fatma'yı İstanbul Galata'daki Rus manastırında bulur. Onunla mülakat yapar. Mekki Sait Bey, bu mülakatı derginin 9 Ağustos 1933 tarihli sayısında yayımlatır.

Karafatma Yoksul Ama Gururlu

'Kara Fatma'nın odasına girdiğimiz dakikadan beri yanımızdan ayrılmayan küçük Valântin, adeta kulağımıza fısıldar gibi:

- Vaziyeti çok fena! Dedi, acaba niçin bir iş bulmuyor da sana sola çatıyor!

Kara Fatma öfkelendi:

- Sen çekilsene bakalım odana!.. Bizi biraz yalnız bırak.. Belki aramızda konuşacak şeylerimiz var...

Sonra bize döndü:

- Canım dedi.. Biz kendi aramızda dertleşeceğiz... Bunun burada işi ne? Ben babasına cephede kurşun atmışım, kızı burada bana lâkırdı atıyor...

- Sinirlenme canım, dedik... Çocuk bu, kusuruna bakılır mı?

- Ne olursa olsun, ben bunlara halimi belli etmek istemiyorum. Hatta başka yerde eşyalarım olduğunu, torunlarımı sağlam yetişsinler diye tahta üstünde yatırdığımı söylüyorum. İşten bahsediyor... İş bulamıyorum ki.. Kapıcılık kolculuk bulsam. Çöpçülüğe de razıyım. Kızımla torunlarıma bakayım...

- Kaç yaşındasın?

- 55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kâğızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklâl Harbinde Garp Cephesi'nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taarruzunda, sonra Düzce'de eşkıya ile müsademede, Sivrihisar'da, bir de Değirmendere'de yaralandım.

Bunlardan başka ufak tefek çizikler sıyrıklar da var, onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı şimdi yarı deli bir vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı. Çalıştığım müddetçe âmirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklâl madalyasıdır, açım ama şerefliyim!

Kadıncağız ağlamaya başladı:

- Bazen çocukların elinden tutuyor; "Şu yetimler aç kalmış, ölecekler" diye torunlarım olduğumu sezdirmeden, onlar için yardım toplamaya çıkıyorum, ne yapayım, siz söyleyin!

- Şimdi nerede çocuklar?

- Sokaktalar.. Birazdan gelirler, birinin elinde yüz para, ötekinin avucunda altmış para:

- "Al nine, derler... Açsın... Vallahi biz de içinden hiçbir şey harcamadık, olduğu gibi sana getirdik. Bir çay pişiremez misin bunlarla... Ekmek batırıp ta beraber yiyelim."

- Ah, ah... Onlara doğru dürüst birer dilim ekmek bile yediremiyorum...

Matbaaya dönüyorum... Vakit öğle... İnsan acıkınca taze ekmek ne güzel kokuyor... Hay var olun Tophane fırıncıları! Ne pişkin, ne kabarık, ne beyaz, ne mis kokulu ekmekler çıkartıyorsunuz!.. Hem de 6 kuruşa ha!..

Eğer günahı büyükse, varsın Kara Fatma çeksin, ona zırnık bile vermeyin isterseniz, fakat ey Türkiye'nin en has ve en lezzetli ekmeğini pişiren, iyi kalpli Tophane fırıncıları! Bayatından bir okka somunla, iki yavruyu dilenmekten bari siz kurtarınız!"

Tekrar Maaş Bağlandı

Kara Fatma'nın yoksulluk içindeki yaşamı uzun yıllar sürer. Bu sıkıntısı üzerine zamanın Kars mebusu Tezer Taşkıran ve Rize mebusu İzzet Akçal tarafından "İstanbul'da bir kulübede yaşamakta ve büyük bir sefalet içinde kıvranmaktadır" şeklinde önerge TBMM'ne verilir. 17 Şubat 1954 günü bu önerge kabul edilir ve Fatma Hanım'a 170 lira maaş bağlanır. Ancak bu aylıklı yaşam kısa sürer. Fatma Hanım memleketi Erzurum'a geri döner. Ve burada 1955 yılında (ay ve yılını bile bilen yok) hayata veda eder. Tıpkı diğer silah arkadaşları gibi...

1-Feziye Abdullah Tansel, İstiklâl Harbi'nde Mücahit Kadınlarımız, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 1988.
2- Niyazi Ahmet Banoğlu, "Kara Fatmalar", Tarih Coğrafya Dünyası, 1 Mayıs 1959, c.1, Sayı: 2.
3- H.M., "Kahraman Fatma", Devrin Yazarlarının Kaleminden Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal, c.2, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1992.
4- Türk Ansiklopedisi, c.21, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1974.
5- Mekki Sait, "Kara Fatma Rus Manastırında", Yedigün, 9 Ağustos 1933, Sayı: 22, s.10- 12.
6- Semyen İvanoviç Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1997);

Yorumla
Facebook Twitter Telegram Whatsapp Linkedin Pinterest
{{begeni}} {{yorumsayi}}
17 Şubat 2019 23:17
Kullanıcı
{{item.IsimSoyisim==' '?"Kayıtsız Kullanıcı":item.IsimSoyisim}}
{{tariheCevir(item.KayitTarihi)}}

{{item.YorumMetni}}

{{item.BegenSay}}
Oturum Açınız

Yorum yazmak için oturum açmalısınız.

Oturum Aç Üye Ol

Mağazada Çok Satılanlar

Mağaza