ERZURUMDA RAMAZAN
"Minarelerden Bir Buğu, Bir İlahi, Bir Dadaş Vakarı ile Şehre Yayılırdı"
Kalbimde Bir İlahi...
Ramazan Ruhaniyeti Olan Erzurum'da Ramazanı Yaşamak
Mustafa Kutlu yazdı...
Erzurum'da okuduğum yıllar, bu kadim şehir hâlâ hüviyetini taşıyordu.
Evler, sokaklar, esnaf, faytoncular, camiler, türbeler, mescider; bunları bir yana koyun insanlar doğal asalet timsali olarak tebessüm halinde idiler. Yani sabır ve şükür. Yani Ramazan ve Oruç.
O evlerden, sokaklardan, fırınlardan, kavaflardan, semaver yapanlardan, tesbih yontanlardan, minare ve medreselerden bir buğu, bir ilahi, bir dadaş vakarı ile şehre yayılırdı.
O sert mizaçlı şehir ve onun dik durup bar tutan ahalisi bu ayda munisleşir, âdeta melek gibi yumuşardı.
İftarda içilecek suyun hangi çeşmeden alınacağı mesele idi. Pide hangi fınndan alınacak, kadayıf dolması için hangi usta seçilecek, teravihte o gece hangi camiye gidilecek bunlar ve daha pek çok şey inceden inceye incelenip karara bağlanırdı.
Palandöken'in yücesinden inen derunî sükut şehri sarıp sarmalardı. Sanki sokaktan geçenler, demir dövenler, yün eğirenler, süt sağanlar, kitap okuyanlar sözleşmiş gibi seslerini kısar bu sükuta katılırdı.
Altmışlı yıllarda Erzurum'un şehri ahalisi hâlâ asırlardır beklediği sınır kapısından nöbetim tutuyor; hâlâ iftarda üç çeşit yiyordu: Çorba, kıyma (yumurtalı), kadayıf. İftardan ve teravihten sonra çay ile sohbet faslı başlardı. İnsanlar birbirini arardı. Birbirini severdi. Şehre ve o şehrin ruhuna bağlıydılar.
Dışarıdan bin gelse, Erzurum sokaklannı dolaşsa; buralarda bir yerde Ramazan var diye şahitlik edebilirdi. Oruçsuz olanlann lokantaları ve kahveleri perdelerini çekerdi. Kimse onlara yan bakmaz, onlar da gün ortası sokakta oruç bozmaz, bir şey yemez, sigara içmezdi.
Ramazan ruhaniyeti olan bu şehre ilahi bir neşve verirdi. Sanki her kapıdan, tırhışlı her pencereden sokağa bir İlahî yayılırdı. Evden eve dumanı üstünde bakır taslar, kirpikli sahanlarda, tepsilerle yemekler gider; komşuluk hukuku Ramazan da bir kat daha artardı.
İftar saati boşalırdı sokaklar. İnanmazsınız köpekler ve kediler dahi bir tenhaya çekilirdi. Hemen her köşeyi ezan, sela, tekbir seslen doldurur; İlahî bir çağlayan şehri bir baştan bir başa yakardı.
Sohbetten çıkıp yurda doğru giderken bana eşlik eden bir İlahî daima olurdu. O İlahî hâlâ oradadır inşallah. Çünkü kalbim orada kaldı...
{{item.IsimSoyisim==' '?"Kayıtsız Kullanıcı":item.IsimSoyisim}}
{{tariheCevir(item.KayitTarihi)}}{{item.YorumMetni}}