BİLİYOR MUYDUNUZ?
Beygu'nun En Büyük Aşkı

Yakın tarihimizde Erzurum'un yetiştirdiği en önemli ilim adamlarından biri olan Abdürrahim Şerif Beygu, çektiği sıkıntılara rağmen hayatını memleket hizmetinde harcamıştır...
Abdürrahim Şerif Beygu, canından çok sevdiği Erzurum'un en zor dönemlerinden birinde yaşamıştır. Bilhassa I. Dünya Savaşı, Rus işgali ve ardından gelen Ermeni mezalimi, sadece Erzurum'un değil, Beygu'nun da hayatini alt üst eden talihsizlikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Savaşın ardından başlayan Milli Mücadele dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yılları ise Beygu ve Erzurum için özel anlamlar taşımaktadır. Beygu'yu çağdaşlarından ayıran en belirgin özelliği, bu zorlu süreçleri sadece yaşamış olmakla kalmamasıdır. Bu büyük tarihçi, bir taraftan şahit olduğu dönemi kayıt altına alırken diğer taraftan, oldukça köklü bir geçmişe sahip olan Erzurum'un tarihini yazmıştır. Bununla yetinmemiş, başta Ahlat olmak üzere, öğretmen olarak gittiği hemen her yörenin tarihine ilişkin kitap veya makaleler de kaleme almıştır.
Kıymetli tarihçimiz Abdürrahim Şerif Beygu'nun en büyük aşkı, yorucu, yıpratıcı araştırma ve incelemeler sonucunda ortaya çıkardığı bilgi ve belgelerin kitap haline geldiğini, onların yayınlanmış olduğunu görebilmekti!
Şunu ifade etmek gerekir ki, günümüz insanının aklının almayacağı türden yokluklarla boğuşan Cumhuriyet'imizin ilk yıllarında kitap yayınlamak, en az hazırlamak kadar zordu. Abdürrahim Şerif Beygu, bunların en zorunu, çok önemsediği Erzurum Tarihinin basılması esnasında yaşamış; dört kızından sonra dünyaya gelen İnanç son nefesini verirken yanında bulunamamış, cenazesine dahi katılamamıştı.
Abdürrahim Şerif Bey, kısa süre görevli kaldığı yerlerde bile o bölgeye ilişkin araştırmalar yapmış, o bölgenin tarihine ışık tutacak ya bir makale ya da kitap kaleme almıştır. Çoğu kez bu uğurda canını hiçe saymış, yeri gelmiş "Ahlat Kitabeleri" adlı kitabında anlattığı üzere eşkıya ile karşılaşma tehlikesine, sağlığının bozulmasına aldırış etmemiş; yeri gelmiş "Erzurum Tarihi"ni hazırlarken karşılaştığı gibi maddi sıkıntılarla boğuşmuş, çoluk çocuğuna ayırması gereken zamanı ve parayı bu uğurda harcamıştır. Nitekim Cumhuriyet'in ilk yıllarında tanıştığı, dönemin Maarif Emini, 1930'ların ortalarında Umumi Müfettiş (Vali) Tahsin Uzer'in maarif müşavirliği yapan Mustafa Reşit Tarakçıoğlu'na bir mektup yazarak içinde bulunduğu durumu izah etmiş, şu serzenişte bulunmuştur:
"...Kitaptan bin adet bastırmıştım. Sekiz yüz altmış beş lira masraf ettim. Üç buçuk ay İstanbul'da kaldım. Şahsî masrafımı en asgari hadde indirdiğim halde, yine İki yüz elli liram gitti. Hülasa bu kitap malî vaziyetimi perişan etti. Senelerce bu ağır masrafın yaralarım kapamağa çalışacağım... Maârif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) kütüphaneler için yüz tane aldı. Mektepler için almadı..."
Koltuğunda, çocuğundan çok sevdiği "Erzurum'un Tarihi", kalbinde yavrusunun ölümünden doğan iç sıkıntısı, boynu bükük, cebi boş evine döndü...
Beygu'nun ölümünün ardından Trabzon'da çıkan "İnan" dergisinde kaleme aldığı yazısında bu mektubunun tamamına yer veren, gelecek kuşakların bu konuyu bilmelerini sağlayan Tarakçıoğlu, daha sonra kendisinin neler yaptığını da şöyle anlatmıştır:
"Abdürrahim Şerif "Ahlat Kitabeleri"ni yazarken çekmiş olduğu yorgunluk ve yoksuzluğun daha ağırını Erzurum Tarihini meydana getirirken çekmiştir. Yazılışını adım adım takip ettiğim bu eserin her şeyi tamamlanmış, basılması kalmıştı. Hiçbir taraftan para bulamamıştık. Zavallı tarihçi çoluk çocuğunun yiyeceğinden, giyeceğinden kesti; bankaya yatırdı. İstanbul'a gitti. Artık eser basılıyordu. O sırada Erzurum'da bulunan refikası (eşi)ndan aldığı bir telgrafta, çocuğunun ağır hasta olduğu bildiriliyordu. Abdurrahim o sırada Erzurum'a hareket etmiş olsaydı, eserin basılması kalacaktı. Eserini çocuğunun hayatına tercih etti. Çocuk hastalıktan kurtulamadı, öldü. Abdurrahim eserim bastırdı. Koltuğunda, çocuğundan çok sevdiği "Erzurum'un Tarihi", kalbinde yavrusunun ölümünden doğan iç sıkıntısı, boynu bükük, cebi boş evine döndü...
Abdurrahim bu yeni eseri satamıyordu... Borçlanmıştı... Ben Ankara'ya, Maarif Müşavirliğini yaptığım merhum Tahsin Uzer Bey'le gitmiştim. Trabzon'a döndüğüm zaman kendisinden ... bir mektup aldım... Bu mektubu alınca Umumi Müfettiş merhum Tahsin Uzer Bey'le görüştüm. Mıntıka Valilerine birer mektup yazarak, dört yüz tane sattırdık... Şu mektup bizde kitap nasıl işkence içinde yazıldığını gösterdiğinden, fazla söz katmaya lüzum yok...!
İşte "Erzurum Tarihi" adlı eser bu şartlar altında yazılmıştır. Onun için bu eserin ve Abdürrahim Şerif Beygu'nun değerini Erzurumlu iyi bilmelidir!
Kaynak: Atatürk Üniversitesi, Erzurum'un Yüzleri, Abdürrahim Şerif Beygu, Naci Elmalı, Murat Küçükuğurlu
{{item.IsimSoyisim==' '?"Kayıtsız Kullanıcı":item.IsimSoyisim}}
{{tariheCevir(item.KayitTarihi)}}{{item.YorumMetni}}